Özet:
BİRİNCİ BÖLÜM
Balıkesir (Palaikytro) Köyü:
Balıkesir köyü 1974 yılındaki çatışmalardan sonra Kıbrıs’ın Kuzeyinde bugünkü KKTC hudutları dahilinde kalan eski bir Rum köyüdür. Köy halkı 1974 öncesindeki yaşamlarından kesitler sunar, iyi kötü kendi hallerinde aileleri ile yaşamaya çalıştıklarını belirtirler.
1974 savaşı başladığı andaki ilk izlenimlerini anlatırlar. İzlenimler çeşitli insanların ağzından sırayla anlatılmaktadır. Adanın güney tarafına göç edenler olduğu gibi; hayvanlarını bırakmaya içi el vermeyip köyde kalanlar da vardır aralarında. Köy, ilerleyen Türk ordusu ve mücahitler tarafından esir alınır. Köyde kalan belli yaşın altındaki erkekler esir alınır. Kadın ve çocukların bazıları da serbest bırakılır. Serbest bırakılıp evine dönenlerin bazıları bir süre sonra milisler tarafından çeşitli kötü muamele ve öldürmeye maruz kalır. Bu tip deneyimler çeşitli karakterlerin bakış açısı ile sıra ile yansıtılır.
Atlılar, Muratağa, Sandallar Köyleri:
Birbirine çok yakın olan bu üç küçük Türk köyü, 1974 yılının savaşında Rumlar karşısında esir konuma düşmüşlerdir. Rumlar, köyün belli bir yaş grubu üzerindeki erkeklerini esir kampına götürmüşlerdir. Geri kalan kadınlar evlerine dönmek üzere serbest bırakılır. Ancak bir süre sonra köydeki bütün kadın ve çocuklar Rumlar tarafından toplu olarak katledilirler. Acılı hikaye, şans eseri saklanarak hayatta kalan yaşlı erkeklerin ya da esir kampında olup da hayatını bu sayede kurtaran erkeklerin gözünden anlatılmaktadır. Erkekler katliamı nasıl duyduklarını, çoluk çocuğa ait mezarların açılmasını, katliamdan sonra hayatlarını nasıl sürdürdüklerini, karşılaştıkları ruhsal zorlukları anlatmaktadırlar.
İKİNCİ BÖLÜM:
Şirinin Hikayesi:
Şirin 1974 yılında henüz altı yaşında iken babasını kaybeden bir kadın. Şirinin bugünkü öğretmen, anne, şair rolleri ile birlikte babasına ve savaş zamanına dair hatırladığı deneyimleri izleriz. Babasız büyümenin sancılarını ve hayatını devam ettirip ayakta kalma hususundaki mücadelesini izleriz.
Panayota’nın Hikayesi:
Panayota’nın kocası savaş nedeni ile hala daha kayıp konumundadır. Panayota kocasını kaybettikten sonra adanın güneyine göç etmiş ve küçük yaştaki çocukları ile hayatta kalma mücadelesi vermiştir. Panayota bu konudaki sıkıntılarını aktarmaya çalışır.
Saim’in Hikayesi:
Saim 1974 yılındaki Limasol çatışmaları esnasında bacaklarını kaybetmiştir ve o günden bugüne değin tekerlekli sandalyeye mahkumdur. Saim nasıl sakatlandığını, nekahat dönemini, kendini nasıl topladığını ve hobilerini nasıl devam ettirdiğini anlatır. Saim tekne ile denize çıkıp balık avlamakta, sakatlar için kurulan bir hayır derneğinde yönetim kurulu üyeliği yapmaktadır. Ortaya çıkan tabloda her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışan, hayata karşı olumlu yaklaşmaya çalışan diri bir insan manzarası vardır.
Michalis’in Hikayesi:
Michalis 1974’te bacaklarından sakat kalmış ve tekerlekli sandalyede hayatını idame ettirmek zorunda kalmıştır. Michalis’in nasıl sakatlandığı, bugün hayatını devam ettirme koşulları, toplumun ona karşı geliştirdiği önyargılara karşı tutumu hikayenin belkemiğini oluşturmaktadır. Michalis tekerlekli sandalyesi ile şehir içindeki mitinglere gitmekte marketten alışveriş yapmaktadır.
Salih’in Hikayesi:
Salih’in babası 1950’lerde o daha küçük bir çocukken Rumlar tarafından öldürülmüştür. Kendisi Rumlar tarafında evinden göç ettirilmek zorunda bırakılmıştır. Salih bütün bunlara rağmen etnik kin hususunda düşüncelerini açıklamaya çalışır ve intikam duyguları hususunda pek de olumlu tavır içinde bulunmadığını belirtir. Salih’in gündelik hayatında onu resim yaparken izleriz. İki toplumun üyelerinin ortaklaşa oluşturduğu bir koroda Rumlarla beraber şarkı söylediğini, korodaki deneyimlerini anlatır. Koro İstanbul’da seyirci karşısında performans sergilerken onu izleyerek bölümü bitiririz.